Kanımca, kavramsal çerçeve metinleri, yapılacak sergiye, düşünsel kökünü ve bağlantılarını veren temeli ve çatısıdır. Bireysel ya da grup sergisi fark etmeksizin her sergi, davet eden sanatçı ya da küratörün araştırma alanıdır. Bu alanı betimleyen de kavramsal çerçevedir. Bir metinle başlamamış, bir temele oturtulmamış bir sergi estetik görünebilir ama bütünlüğü ve amacı yoktur. Eserlerin aynı ortamda yan yana asılmasından ya da etrafa serpiştirilmesinden ibarettir.

In my opinion, conceptual frameworks are both, the foundation and the roof of exhibitions which give them an intellectual basis and connections. Either individual or group, every exhibition is a research area of a convening artist or curator. Conceptual framework is the starting point that describes this area. Without it, the exhibition is nothing more than works hung next to each other or scattered around in the same environment. It may look aesthetic but lacks unity and purpose.


İMGE: MEKAN:İNSAN: YAZGI KARDEŞLİĞİ

İmge.Mekan.İnsan: Yazgı Kardeşliği; insan ve insan ürünü mekanlar ve sanatsal yaratımlar arasında gelişen, görünen ve görünmeyen bağlardan yola çıkıyor ve bu üçlüyü birbirlerinin varlığını etkileyen, ortak bir yazgıyı paylaşan “kardeşler” olarak ele alıyor. 

 Sergi; eski ile yeninin, korunan ile geriye kalanın buluşmasının yollarını, yazılmamış geçmişlerin izlerini, güncel ve yeni imgelerde ortaya çıkan sanatsal yanıtları araştırıyor.

Sergi mekanı olan 18. yüzyıl Osmanlı tersane ve tekne yapım merkezi Bodrum Osmanlı Tersanesi’nin tarihi dokusu ve bugün yaydığı duygu ile tersane arazisi içinde bulunan kuleden dönüştürülmüş sanat galerisinin eklektik yapısı serginin odak noktalarından bir diğerini oluşturuyor. 

Mekan ve yapıtlar arasında, birbirine yanıt veren biçimde ilişkiler kuran sergi, yarışma ve sınıflandırma mantığından uzak, kapsayıcı bir sergileme modeli izliyor. 

İmge.Mekan.İnsan: Yazgı Kardeşliği şu önermeden ilerliyor: İnsanı bir imgeye tutunduran bazen bir hayal bazen bir anı bazen bir yer bazen açığa çıkarılmak istenen bir bilgidir. Ne mekan ne insan ne de imgeler akıp geçen zamanda aynı kalmaz, hepsi değişir. Mekanların kaderi insana bağlı gibi görünür. Oysa her yapı; geçmişi, değerleri ve yansımalarıyla insan topluluklarının yaşamını etkiler. 

Başka bir paradigmada, yarış gibi görünen şey burada rekabetsiz bir ortaklığa, bir yazgı kardeşliğine dönüşür. 

Kayıp Zamanın İzinde adlı eserinde Marcel Proust der ki: “Bir imgenin belleğimizde yer eden anısı geçmişte yaşanmış belli bir anın pişmanlığından başka bir şey değildir. Ve evler, yollar, meydanlar kaçar giderler. Heyhat! Yıllar gibi.”

Biz diyoruz ki: 

İmgeler değişir… Mekanlar değişir… İçinde yaşayan insanlar değişir… Kurdukları hayaller ve belleklerinde biriktirdikleri değişir… Ama birbirlerine görünmez bağlarla bağlanmaları değişmez. Bu bağları keşfetmenin yolu yapıtları bulundukları ortamla bir arada düşünmek ve kendi anlam dünyamız içinde değerlendirmektir. 

 

(Text ın ENGLISH)

Image.Space.Human: Sisterhood of Destiny

Image.Space.Human: Sisterhood of Destiny starts from the visible and invisible bonds among humans and human-made spaces and images, and considers this trio as “sisters” who affect each other’s existence and share a common destiny.

The exhibition explores the ways in which the old and the new, the preserved and the remaining meet, as well as traces of unwritten histories and artistic responses emerging in contemporary and new images.

The historical texture of the 18th century Ottoman shipyard and boatbuilding centre, Bodrum Ottoman Shipyard, which is the exhibition venue, and the eclectic construction of the art gallery, which is located in the shipyard land, is another focal point of the exhibition.

The exhibition which creates responding associations between the space and the artworks follows a non-competitive, inclusive exhibition structure, away from the logic of competition and classification.

Image.Space.Human: Sisterhood of Destiny follows this proposition: What engages a person to an image is sometimes a dream, a memory, a place and in other times a piece of knowledge wanted to be revealed. Neither the space nor people nor images stay the same in the passing time, they all change. The destiny of spaces seems dependent on humans. Nevertheless, every construction affects lives of the human communities with its past, values and reflections.

What seems like a competition in another paradigm, turns here into a non-competitive partnership, a sisterhood of destiny.

In Search of Lost Time, Marcel Proust states: “The memory of a certain image is but regret for a certain moment; and houses, roads, avenues are as fleeting, alas, as the years.”

We say:

Images change… Spaces change… People living in them change… Their dreams and what they preserve in their memory change… But the fact they are all tied to each other with visible and invisible bounds remains. The way to discover these bonds is to think the works within the context of where they are presented, and to assess them within our own world of semantics.

İpek Çankaya


Bodrum Atölye Buluşmaları (BAB) 2023

Misafir

Bodrum Atölye Buluşmaları (BAB) 19 – 25 Haziran 2023 tarihleri arasında sanatseverleri Bodrum’da bulunan sanatçı atölyelerine misafir olmaya davet ediyor. Art Melek Bodrum yürütücülüğünde bu yıl üçüncüsü gerçekleşen etkinliğe paralel olarak gerçekleşen bu sergi BAB’a katılan sanatçıların üretimlerine dair sembolik örnekler sunuyor. İzleyiciyi, atölyelerde detaylı olarak görülebilecekleri sanatsal yaklaşımlara ve çeşitliliğe hazırlıyor.

1964’te Lucas Samaras aynı zamanda atölyesi olan yatak odasının tüm içeriğiyle New York Doğu 57. Sokak’ta bulanan Green Gallery’ye taşıyarak atölyesini bir sanat eseri olarak sergiledi. Böylece, sanatını ürettiği mekanı bir sergi mekanıyla iç içe geçirmiş oldu ve yalnızca neyin sanat olduğu konusunda süren, değişen, dönüşen insanlık tarihi kadar eski fikir çarpışmalarına katkıda bulunmadı aynı zamanda pek çok kişinin hiçbir zaman göremeyeceği bir arka planı, kendi özelinde sanatçının yaşama ve üretme dinamiklerini, iç dünyasına dair ipuçlarını belli bir süreliğine de olsa kitleler için görünür kıldı. Samaras bu tartışma alanını büyüten ne ilk sanatçıydı ne sondu ama atölye mekanını sergi mekanıyla bire bir öpüştüren ilk çağdaş sanatçı oldu.

Bir sanatçıyı izlemenin yollarından biri sergilerini, hakkında çıkan yayınları takip etmek ise bir diğeri de üretim yaptığı mekana misafir olmaktır. Bu iki yol arasındaki en temel fark ilkinin nesnesinin kamuya açık diğerinin özel alan niteliği taşımasıdır.

Sanatçı atölyesi, öznel bir alana karşılık gelen bir üretim mekanıdır. Atölye, eserleri, sanatçının yaşam biçimini, çalışma koşullarını, bir kısım alışkanlıklarını, ilgilerini, önceliklerini ya da ötelediklerini de görünür kılar. Sergi mekanı rutininde olmayan, atölyede mevcuttur: Sanatçının kendisi.

Bir atölyeye misafir olmak samimiyet taşır, yeni tanışıklıklar doğurur, eskilerini pekiştirir. İnsani ölçektedir. Çift yönlü bir ilişkiyi ve karşılıklı saygıyı getirir. Kendi başına bir ikramdır. Sohbeti olmazsa olmazıdır. Sanatçının ev sahibi sanatseverin misafir olduğu bir merak yolculuğunun soluklanma ve esin durağıdır. BAB izleyiciye bu misafirliği vadediyor.

Midtown Eksibir’de bir araya gelen sergi, sanatçı ve izleyici arasında ihtiyaç duyulan değerli bir kamusal işlevi gerçekleştiriyor. Toplumsal kullanıma sunulan tüm müzeler, galeriler, sokak ya da basılı ve görsel medya kanalları gibi bir edebi kamuyla sanat nesnesini buluşturuyor.

BAB sergisi misafirliği katmanlandırıyor. Atölyelerinde ev sahibi olan sanatçılar bu rolü Midtown Plaza’ya devrediyor ve sanatseverlerin safına katılıyorlar. Bu iç içe geçişlilik misafirliğe yeni bir boyut ekliyor.

Serginin amacı misafir temasıyla üretilen işler göstermek değil. Amaç, izleyiciye farklı doğa, ölçek, deneyim ve anlayışları temsil eden sanat atölyelerine ait görsel ipuçları vermek, atölyelerin kapsamını göstermek, ilerleyen günlerde misafir olacakları sanatçılar hakkında bir mini bir kaynak oluşturmak.

Misafir’in tüm paydaşlar arasındaki iletişimin, merakın ve yakınsamanın artmasına ve ileriye yönelik yeni bağlar kurulmasına vesile olması dileğiyle…

Dr. İpek Çankaya

Karşılaştırmalı Kültür Araştırmacısı, Küratör, Halka Sanat Projesi Kurucu Direktörü


Dünyaya Orman Denİr / The Word for World is Forest, 2023

Çok yıllı bir açık hava sanat etkinliği olan Seeds of Art (Sanat Tohumları)’nın ilk yıl sergisi “Dünyaya Orman Denir” başlığını taşıyor.

Sergi başlığı Ursula K. Le Guin’in aynı adlı romanından ilham almıştır. Doğayı bir metafor olarak kullanan roman, teknolojik açıdan gelişen insan ırkının dünyayı bir beton yığınına dönüştürdükten, hayvan ve bitki türlerini yok ettikten sonra kolonileştirdiği başka bir gezegende yaşanan bir direniş öyküsünü anlatır.

Buradan hareketle “Dünyaya Orman Denir” sergisi günümüzde, dünyanın insan eliyle bozulmasının son derece hızlanmış olduğu gerçeğine yadsınamaz bir olgu olarak yaklaşıyor.

Sergi, çevre felaketleri, su, enerji, küresel iklim ve gıda krizleri, kentsel adalet meseleleri, nesli tükenen canlılar gibi derin sorunlarla kendisini belli eden bu bozulma karşısında odağına doğayı koyuyor.

Öz kaynaklarını uyumla kullanarak kendisini gerçekleştiren bir canlı, kendine yeterli bir sistem ve tüm canlılar için besleyici, koruyucu ve kapsayıcı örnek bir model olan ormanı sanatsal ifadelerle irdeleyip ilişki kurmanın yollarını araştırıyor.

Proje, kendi mütevazi ölçeğinde, küresel yaşam krizlerine ve sistematik sorunlara karşı oluşan bilinç ve dayanışmaya katılıyor.

1960’larda gelişen ve farklı coğrafyalarda giderek yaygınlaşan arazi sanatı, toprak sanatı, çevre sanatı, yeryüzü sanatı gibi yaklaşımların gittiği yolu izleyen “Dünyaya Orman Denir”, var olanı korumak ve farklı yöntemlerle yeni yaşam tohumları atmaya devam etmek için doğa temelli bir üretim pratiğini benimsiyor.

Doğayı, insan gerçeğine en uyumlu habitat ve özgürlük alanı olarak tanımlayan “Dünyaya Orman Denir”, sergi kapsamında doğaya yapılacak müdahalelerin, bu habitata dikkat çekmesini ve insanın doğayla kurduğu ilişki üzerine düşünmesini hedefliyor.

Üretim pratiğini oluştururken ormanın kaynaklarına, çeşitliliğine, gücüne, yaşam döngüsüne ve kapsayıcılığına referans veren işlerin üretimini destekliyor. Eserlerin çevreye dost ve iyileştirici müdahalelerle üretilmesinin, kullanılan malzeme ve formların doğadan esinlenmesinin ve doğaya karışabilmesinin yollarını araştırıyor.

Bir açık hava sanat pratiği olarak, geleneksel galeri mekanına ve müze pratiğine dayalı sergi yapma biçimlerini sorgulayan alternatif arayışı da temsil ediyor.

Arazi sanatını, performatif eylemlere, zamanın ve doğa şartlarının eser üzerinde oluşturacağı etkilere de açan “Dünyaya Orman Denir” bir yandan da açık hava heykel kalıplarını sorgulayan ve yeniden değerlendiren tartışmalara bir yeni pencere açıyor.

“Dünyaya Orman Denir”, Barbaros Farm’ın çiftlik arazisinde gerçekleştirdiği uzun soluklu ilk sanat projesi olan Seeds of Art’ın birinci sergisi ve Halka Sanat Projesi’nin Bodrum’da işbirliği yaptığı ilk sergi olma özelliği taşıyor.

 

“Dünyaya Orman Denir” Sergi Grubu: İpek Çankaya (Kavramsal Çerçeve, Sergi Metinleri ve Eş-Küratör), Tao Ulusoy (Sanatçı ve Eş-Küratör), Lale Altunel (Sanatçı), Bağdagül Demirtürk (Sanatçı), Doğu Çankaya (Sanatçı), Pelin Naz Keskin (Fotoğraf ve Görsel İletişim – Barbaros Farm), Bahar Güneş (Medya İletişimi – Halka Sanat Projesi)

“Dünyaya Orman Denir” Ev Sahipleri: (Kezban Alacık (Permakültür Tasarımcısı – Barbaros Farm Operasyon Sorumlusu), Kerem Yılmaz – Barbaros Farm Kurucusu)


SEEDS OF ART, 2023

Seeds of Art, ismi ve proje içeriği İpek Çankaya tarafından 2023'te geliştirilmiş, çok-yıllı bir açık hava sanat etkinliğidir.

Başlığının ilhamını doğadan alan projenin mekânı, Bodrum Çamarası’nda bulunan bir çiftliktir. Proje, çiftlik arazisine yerleştirilen sanat yapıtlarını doğaya atılmış sanat tohumları olarak kabul eder.

Projenin amacı, arazi içinde bulunan çam ormanına doğada sergilenmek üzere gerçekleştirilen üretimlerin uzun soluklu biçimde izleyicilerle buluşmasını sağlamak, anıtsal heykel kalıplarının dışında işlere, yerleştirmelere alan açmak, doğadan ilham alan ve doğaya dost sanatsal pratikler geliştirmektir.

Seeds of Art etkinlik dizisi yılda bir kere gerçekleşir. Etkinlik kutlaması tek gün olsa da üretilen eserler doğa şartları ve işletme sahipleri izin verdiği sürece arazide kalır. Eser üretim süreçleri haftalar öncesinde başlar gerek atölyelerde gerek arazide çalışılarak tamamlanır.

Seeds of Art, her yıl belirlenecek yeni bir başlık altında çalışmak üzere görsel sanatçıları davet etmek üzere tasarlanmıştır.

Projenin küratoryal perspektifi sanatı yaşamın ve üretimin doğal bir parçası olarak kabul eder. Buna göre, doğayla uyumlu malzeme ve teknikler kullanan üretimler desteklenir.


BODRUM CUP 2022 Grup Sergİsİ

Mavi Rotada

Mavi Rotada, The Bodrum Cup 2022 çerçevesinde 13 – 23 Ekim 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilen ve Art Melek tarafından organize edilen bir grup sergisidir.

Serginin başlığı adını vermeden Bodrum’u çağrıştıran iki kavramdan doğar. Bulunduğumuz coğrafyada, Mavi nasıl hemen denizi (ve bir çokları için muhtemelen Bodrum’u) akla getiriyorsa Rota da deniz yoluna ve yolculuğa gönderme yapar.

Sergi aynı zamanda farklı bireysel ve kolektif yolların kesiştiği nokta ve mavi bir rotada gerçekleşen bazı sanatsal üretimlerin buluşma anıdır.

 

On the Blue Track

Organized by Art Melek, On the Blue Track is a group exhibition held between 13 – 23 October 2022 within the framework of The Bodrum Cup 2022.

The exhibition title is generated from two concepts that refer to Bodrum without giving its name. In the geography we live, Blue immediately reminds of the sea (and most probably of Bodrum for many), Track refers to sea road and journey.

The exhibition is also an intersection point for diverse individual and collective paths, and a meeting point for some artistic expressions that take place on a blue track. 

İpek Çankaya

Collaborating Artist / Curator


Boğazİçİ Ünİversİtesİ Mezunlar Derneğİ Sergİsİ, 2022

Abstract: Situations | Dreams: Resilience in Times of Incongruity exhibition aims to give moderate support to the new generation of Boğaziçi University students in their pursuit of dreams. Initiated by the Boğaziçi University Alumni Association (BUMED) and hosted by The Marmara Pera Hotels, the exhibition brings together the invited visual artists’ works in various mediums to support the purpose of helping to create resources for the increasing scholarship applications.  

 Haller | Hayaller:

Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik

Haller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik sergisi, yeni nesil Boğaziçililere düşlerine giden yolda sembolik bir destek vermek amacı taşıyor. Giderek artan burs başvurularına kaynak yaratmak için Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED) tarafından hayata geçirilen sergiye The Marmara Pera ev sahipliği yapıyor. Sergi, davetli görsel sanatçıların farklı mecralardaki yapıtlarını destek için bir araya getiriyor.

 

SUNUŞ

Haller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik, başlığında geçen kavramları irdeleyen bir sergi değil. Bu başlık daha çok bir durum saptamasını ve bir amacı işaret ediyor. Bununla beraber bu davete yanıt veren sanatçıların sergi için verdikleri işler illaki bir hali anlatıyor ya da bir hayali yaratıyor çünkü sanat bunu yapar.

Ne zaman ki yaşanan ile düşlenen arasında bir uyumsuzluk olur bunu görmenin ve göstermenin en keskin yollarından biri sanata bakmaktır çünkü sanat kendi dili ve yoluyla dünyayı ve insanlık hallerini anlatır; yeni sorular sorar, yeni düşler kurar, kurdurur.

İleriki bir tarihten bugüne dönüp bakıldığında yaşadığımız zamanlar, ortak insanlık değerlerinin yanı sıra mücadeleleri ve sıkıntılarıyla da hatırlanacak şüphesiz. Ekolojiden sağlığa, eğitimden yaşam hakkına uzanan pek çok alanda baş gösteren küresel ve yerel sorunlar günümüze damgasını vuruyor.

Bunun yanında hemen her bir soruna karşılık geliştirilen, paylaşma ve dayanışma duygusunu büyüten irili ufaklı topluluk hareketleri, sosyal ve sanatsal girişimler ortaya çıkıyor. En büyüğünden en küçüğüne bu hareketleri mümkün kılan pek çok dışsal nedenin yanı sıra kuşkusuz insani nitelikler var. Bunların arasında insanın dirençli doğası ön saflarda yer alıyor.

Dirençlilik; inanç, sabır, cesaret ve bilgelikten parçalar taşır. Dirençli olmak sadece yaşamın sürmesini sağlamaz. Aynı zamanda yeri geldiğinde korumayı, kollamayı, destek almayı ve vermeyi, birlikte gelişmeyi ve geliştirmeyi de mümkün kılar.

Yaşanan gerçeklerle düşlenen hayat arasındaki farkın doğalmış gibi kanıksanmasına karşı çıkmak, paylaşımı, dayanışmayı çoğaltmak ve gençleri desteklemek için Haller | Hayaller: Uyumsuz Zamanlarda Dirençlilik sergisi de sanata başvuruyor. Sanatsal ifadenin ve katılan sanatçıların desteğiyle dayanışma duygusunu besleyen bir girişim olarak izleyicisini düşünmeye, anlamaya ve paylaşmaya davet ediyor.

 

İpek Çankaya

Karşılaştırmalı Kültürel Araştırmacı, Küratör, Halka Sanat Projesi Direktörü