À Paris…
Sur les murs, sur les pavés
J’écris ton nom de chaque trou
À chaque fissure
Convaincue d'un autre futur
C'est notre histoire mêlée, engagée
Quand même cachée
Soufflant en plein air à travers les rues
Le long du canal et des signes perdus
Attends-moi encore toi la mère des tombés et des enfoncés
Je vais revenir un de ces jours
Pour voir réjouir la vie
De tes anciennes blessures
Bodrum, 15.01.2019
Paris’e…
Duvarlara kaldırımlara
Adını yazıyorum her delikten
Her çatlağa
Başka bir gelecek inancı içimde
Bu bizim hikayemiz birbirine karışmış, bağlanmış
Yine de gizli kalmış
Açık havada eserek gezer sokaklarda
Kanal boyunda, kayıp işaretlerin ardında
Sen bekle beni düşenlerin ve gömülenleri anası
Bugünlerden bir gün geri geleceğim
Eski yaralarından yeniden hayat fışkıracak
Göreceğim.
Bodrum, 15.01.2019
GÖLGELER UZARKEN
Ne zaman ki renkler susar üç kare içinde döner durur hayat
Üç kare içinde uykuyu yorgan yap
Başına çek
Uzun bir kış bekliyor bizi.
Hani parmakların ucunu donduran
Dişleri sızlatan eski uzun kışlardan biri gibi
Sadece daha beyaz, üç kare içinde daha sessiz
Daha geçip gitmez cinsten.
Karanlık ışıkla ilgili olamaz
Umutla ilgili olmalı umutkârın aklında
Baharda gelincik tarlalarında uçurtma peşinde koşan çocuklar yok
Mumlara inat akülü lambalar yapan
Mucit babalar da gitti.
Çaresizlik bir erdemdir şimdi
Uzun yoldan gelir, geldi mi kenetlenir
Yerden kalkmaz bir taşın toprağa kenetlendiği gibi.
Boşluğa açılan kapılardan geçmeyi bilen gölgeler
Üç kare içinde sinsi
Uzun atlayışların kalbini ağzından çıkaran heyecanı ya da her gördüğünde
Bittiğini sandığın yerden devam eden bir kalp ağrısı gibi
Sende yer tutar. Seni yer yutar.
Denizin kumsaldan çekilmesi kalır şimdi.
Bodrum, Ekim 2018
BUZLU CAMIN ARDINDA
Şeffaf parmakların
Uzaktan seçilemeyen bir kelebek kanadı gibi
Dokunduğum yerde tuzla buz
Dokunduğun yerde ateş
Bıraktığın anda ayazda sardunya etkisi
Uzun bir köprüden geçilerek gidilen bir kasaba gibisin şimdi
Ortasında bir meydan, meydanında bir park, parkında akan sular
Bir de ellerinle yaptığın su yolları.
Etrafında yalı yarlar varmış gibisin üstelik
Dik ve rüzgarlı
Her solukta başın kalabalık ve yine de asi
Her soluk alıp verişinde bir göğüs dolusu nefes veren
Hayatı incecik bir sazdan damıtarak çeken güçlü ama nazik bir kaynak gibisin
Ve yine dikbaşlı
Kimsenin gitmediği köyler
Kimsenin varmadığı evler
Aksinden tanıyamadığımız kentler gibisin en çok
Özlemli ve davetkar.
Ve ben sana buzlu bir camın ardından bakıyor gibiyim
Ne kadarı sen, ne kadarı hayal gücüm
Emin değilim.
Bodrum, Temmuz, 2018
BEHIND THE FROSTED GLASS
Your transparent fingers are like a butterfly wing
Unrecognisable from far
The sense of dust in my touch
Fire by yours
Geranium in frost effect when you let go
You’re like a town gone by passing a long bridge now
A square at its centre, a park in its square, running waters in its park
And waterways you made by your hands
It seems as if you’re encircled by sea cliffs after all
Sharp and wuthering
Heavily surrounded in each breath and yet wild again
You’re like a strong but gentle source that blows full chest
Breathing in and out and sips life by distilling through a wafer-thin straw
And still headstrong
Like villages you are that no one ever goes
Like homes that no one ever reaches
And most of all like cities we cannot identify by their reflections
Wistful and inviting
And I’m sort of looking at you behind a frosted glass
How much of it is you, how much my imagination
I’m not sure.
Bodrum, 26.07.2018
TOPRAĞIN ŞARKISINA PRELÜD
Uygarlığın kökleri değersizler ordusudur
Sulu bir damardan kök salar, ince ince düğümlerle
sürükler yaşamı ve acıyı
bir baştan bir başa
bir evrenden diğerine
Neş’eli, neşeli kalabalıklar
onlarca, binlerce, milyonlarca
ve zamansız
Görülmeyeni kurmaktan asla vazgeçmeyin
Umursamaz yığınlar basıp
giderken
kaygısız ve kayıtsız
Zenginlik ve bereket hissettirmeden gelir, süzülerek geçer
G
İ
D
E
R
İçten gelen güç
bir mirası taşıyan sessiz dalga
Yaşayan ve ayakta kalan ne varsa mırıltınızda gizlenir.
Bilgenin kulağında çınlar
bir de barış zamanlarında
Kadınlar, adamlar, güzel yaratıklar
isimsiz, biçimsiz
parlak kafalar
fark edilmeden geçenler
Sıcağın derininde ve kumda ve toprakta sürünen eller ve dizler
Kalkın, bizi de kaldırın.
Bodrum, Haziran 2018
PRELUDE TO THE CHANT OF THE SOIL
Roots of a civilisation are the army of invalids;
Meticulously tiding knots to earth and sky with their tender veins
Entangling life and pain from one end to the other
From this universe to the outer
Joy-ful, joyful crowd by tens, by dozens
By millions and timeless
Never cease to build the unseen.
Your richness is our prosperity
That millions step upon, reluctant and carefree
The power within, the silent tide that barely stops
Whatever lives and dwells lies in your quiet murmur
And resonates in the ears of the wise
And sometimes in times of peace
Men, women, beautiful creatures unnamed, unshaped
Shining heads and wombs through their disguise
Crawling paws and knees from the depths of the warmth, of sands and earth
Rise and make us rise with you.
Bodrum, June 2018